18 Mart 2016 Cuma

Heaven nor helL

  Antonis Fotsis... Bu adam Türk takımlarının canını yakan ceza atışlarını çok iyi bir şekilde atmasıyla ünlü. Ekran başında benim de çok canımı yakmıştır. Kaldırır ve hiç düşünmeden atar bu arkadaş. İsmini telaffuz etmeye de bayılırım bu arada. Hazır bu konuya değinmişken delicious kelimesinin telaffuzuna da bayılırım. '' Bayılırım'' kelimesini kullanmaya da bayılırım. Neyse sana iyi bayılmalar demeden en iyisi geçeyim ben mevzuya.
 Bizim nesil, bizden önceki nesil, bizden çok çok önceki nesil ve büyük ihtimalle bizden sonraki nesil anne ve babalarından aman oğlum aman kızım siyasetle uğraşma, derslerine bak, okumana bak nasihatlerine maruz kaldı, kalıyoruz ve kalacaklar. Var mı bir sakıncası, açıkçası yok. Hayhay derim geçerim. Zira benim zamanımın (lise dönemleri) kendimce en büyük siyaseti Erdal Öz ve Nihat Behram kitapları okumak, dersaneden çıktıktan sonra konur sokağa şöyle bir girip çıkmak, ve tarih dersini asıp 6 mayıs anmasına katılmaktır. Lise yıllarımın aktif siyaset yaşamı böyle geçmiştir. Haa unutmadan son bir anım daha var. Okulda sosyoloji hocamız ismini unuttum ama Erkin'di galiba. Sosyoloji dersinde ülkemizin üniter bir yapıya sahip olduğundan bahsederken deli gibi Erdal Öz,Nihat Behram ve Halit Çelenk okuyan ben birden boş bulunarak atılmıştım ve üniter devlet yapısını açıklar mısınız hocam demiştim. Saolsun kırmamıştı beni ve açıklama yapmıştı.( Bu söyleyeceklerimin konu ile ilgisi yok ama aynı hoca cuma günleri iki tane fotomaç gazetesi almama sebep olmuştur. Aslında işin içinde o kadar trajikomik olaylar var ki. Dur anlatayım bu konu ile ilgili kronolojik yaşanmışlıkları. Okul bahçesinde beklerken müdür muavinimiz ''o horoz kafalarınızı tavuk kafasına çevircem bir gün'' diyerek ilk korkuyu ortaya salardı. Neyse bunu bir şekilde atlatırdım ben ama o esnada okul giriş kapısından geçerken bu Erkin hoca kenardan bana pis pis sırıtırdı. Hiç unutamam o gülüşünü. Neden gülüyordu biliyor musunuz çünkü ceketimin sol iç cebinde fotomaç gazetesi vardı ve bunu ikimizden başka sadece sınıftaki erkekler biliyordu. Ama bütün bunlarla birlikte sadece benim bildiğim bişey vardı, o da ikinci bir fotomaç gazetesinin çantamda olduğuydu. O benim göz bebeğimdi. Velhasıl ikinci ders Erkin hoca gelirdi ve birkaç dakika konuşup öss-ygs hazırlanalım diye soru çözmemiz için bir nevi boş bırakırdı. Ardından yavaaşş yavaş yanıma gelir ve gasteyi versene derdi. Bu hadise en az 10 defa aynı senaryo eşliğinde yaşanmıştır. Hiç düşünmez ve bilmezdi bu çocuk sosisli yemesi için evden aldığı paraya iki tane gaste alıyor bir tanesini kendisine veriyor diye. Neyse ben hakkımı helal ediyorum hocaya. Sayemde iddaadan üç beş kuruş kazandıysa o da helal olsun. Neyse sınıftakiler harıl harıl test çözerken! ben ve birkaç arkadaşım alttan alttan maçları belirler ve kuponu yapardık. Ahh ulan ahh lise ve dersane günlerim.)
 Derken üniversiteye geldik. Birkaç hınzırlık dışında siyasete bulaştığım yine söylenemez. Birkaç hınzırlık dediğim iki üç duvar yazısı, topluluk danışmanımızın üzerine yürüme! (nasıl bir ifade ise bir insanın üzerine yürüme, atalarımız işte böyle demişler) birkaç yürüyüşe katılmak vs vs.
 Şimdilerde ise okul hayatımı bitirmiş ve kariyer planlamasına geçmiş biri olarak her evden çıkışımda hala amann oğlum siyasetten uzak dur sözünü işitirim.
 Yani diyeceğim şu ki; ne cennet ne de cehennem...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder