9 Aralık 2015 Çarşamba

ANILAR (YENİYOL DURAĞI)

  Hiç unutamıyorum başıma bir gün öyle bir olay geldi ki... Öğrencilik hayatımın 4. yılının bahar döneminde sanırım aylardan Nisan idi. Arkadaşımı üniversite duraklarından yurda gitmesi için bindirdim ve bende kendi evime gitmek için kendi durağıma doğru yürümeye başladım. Durak dediğime bakmayın dolmuşların kalktığı bir yer var valilik binasının arkasında... Çilesiz dolmuşlarına binip yeniyol durağında iniyoruz normal durumlarda. O gün de o kadar yoğun geçmişti ki artık kafamı kaldıracak halde değilim. Bu arada çağlalar daha yeni çıkmıştı bir paket aldım ve atladım dolmuşa. Dolmuşlarda bazen muavin oluyor bazen olmuyordu. Muavin olmadığı gün araya kaynayıp ücret vermediğim olmuştur. Ne yazık ki muavin vardı ve ücretimi verdim. En arka koltukların birine geçip oturdum. Birkaç dakika sonra yanıma bir hanımefendi oturdu. Dolmuşa binenler ayakta kalmaya başladığı zaman dolmuşun hareket zamanı gelmiş demekti. Bilenler bilir malatyadaki dolmuşlarda hafif mavi veya kırmızı loş ışıklar vardır. Buna bir türlü anlam veremiyordum, hala da veremiyorum. Her neyse hem bu hafif  loş ışık hem de yorgunluğun etkisiyle oturduğum yerde kafam gidip gidip gelmeye başladı. Engel de olamıyorum. Bir ara toparlıyorum sonra bir bakmışım kafam yine gitmiş. Böyle devam ederken birden yanımdaki hanımefendiye kafamın değmesiyle irkildim. Ama nasıl bi irkilme. pardon, affedersiniz, kusura bakmayınlar havada uçuşuyor. Neyse kötü niyetli olmadığımı anladı diye düşünürken kafam patttt diye bi daha devrildi hanmefendiye. Bu sefer hiç bir şey diyemedim. Yerimden kalktım cam kenarında dikilmeye başladım. Hasanbey durağındaydık bir kaç durak sonra ineceğim diye seviniyorum bir an önce dolmuştan inmek adına. Bu arada da kendimden eminim şüphe yok ama insan ister istemez tuhaf oluyor. Çıkmaz durağını da geçtik tam yeniyolda diyecem hanımefendi benden önce deyivermesin mi? Kafamda deli sorular, kafamda bir tuhaflık( orhan pamuk beni andı)... İnsem bir türlü inmesem bi türlü. İnersem hanımefendi iyice tedirgin olabilir ben kendimi çok suçlu hissederim diyorum kendi kendime.. bi yandan da hemen ineyim Bim' in ordan hızlıca gideyim diyorum. Bütün bunları düşünürken YENİYOL durağını geçtik ışıkların ilerisindeki ADAFI durağında indim. Hala korkuyorum bu tarafa geliyorsa diye. Her ihtimale karşı kendimi güvene almak için çiğköftecinin oraya yürüdüm ordan yukarı çıkıp sola dönüp cemevinin ordan güzel evime vardım. Yattım, uyudum rahatladım. Bu da böyle bi anımdır.

30 Kasım 2015 Pazartesi

ZAFAR (BORİS)

  Sayın yolcularımız port moresby'den reykjavik'e giden 619 sefer sayılı uçağımıza hoş geldiniz. Yolculuğumuzda daha çok kişiye ulaşıp daha çok kişiyi sevmeyi, ömrünün tomurcuk baharında hayatı karanlık atölye olan son ütücü kardeşimizin elinden ense kısmını ütülemeyi hiç sevmediği gömleği alıp kırışıklığı gidererek ona bir iyilik yapmayı, dinlemeyi çok sevdiğiniz bir melodi sırasında ama bayıldığınız bir melodi bu...
  Senin kafanı yaşamak istiyorum cümlesi vardır mesela. Fasıl gecelerinde sıkla söylenir. Yine bir gün fasıl yapıyoruz arkadaşlarla. Dinlenenin aksine latin müziği var allegro ilerliyor. Galiba ispanyolca. Bu arada yolculuk da devam ediyor. Uçağımız ilk molasını 10' 72^ enlemlerinde vermiş bulunmakta olup aynı esnada da ihtiyacını gideren bir yolcunun Hindistan topraklarında olduğunu unutması üzerine bir ineği ciddi anlamda suladığı bilgisi kulağımıza geldi. Bu adama senin kafanı yaşamak istiyorum denir.
 Ütü masasını kale yapıp hoşlanmadığımız müzik kitaplarının son sayfalarını kopararak buruşturup birleştirdiğimiz ve en az bir küçük bant harcayarak yaptığımız topları kaleye atmaya çalıştığımız günlerde çocuktuk. Ben hala çocuğum. Dün sayfaları buldum ama bant bulamadım sonra yılmadım buruşturduğum kağıtlara çorap geçirdim böyle daha iyi sekiyormuş bu yaşımda bunu keşfettim. Şimdiki şarkı işaret pağğmağım nerdesin burdayım nasılsın efendim teşekkür ederim parmak kaç.
  Yüssük pağmağım derdim küçükken anlamını bilmeden. Şu an biliyorum da ne oluyor hiç bir şey olmuyor. Hayata olumlu yaklaşmaya çalışıyorum :(( surat ifadem bu halde.. Hadi garfilik oynamayalım şimdi :)) böyleyim.
  Bana müsaade, hoşça kalın.

2 Kasım 2015 Pazartesi

BUDMO

  Ahh Nastenka..! Dostoyevski'nin Beyaz Geceler romanı geliyor aklıma şu son birkaç gündür. Nastenka bazı konulara gerçekten aç bir kadın/bayan. Özellikle sevgiye, ilgiye, dostluğa, arkadaşlığa... Rusya soğuğunda bu açlığını dindirecek sıcaklık ne yazık ki Nastenka'ya bir türlü ulaşamaz. Ben ayrı ayrı daha güzel olduğunu düşünsem de birlikte de kaynatılıp bittikçe üzerine su ilave edilen kuşburnu ve ıhlamurun da Petersburg semalarında olmadığını düşünürsek ahh Nastenka başlangıcının anlamını daha iyi kavramışsınızdır diye düşünüyorum.
  Çok tuhaf gelgitlerin olduğu bir yaz mevsimini geride bıraktım. Dibi de gördüm zirveyi de gördüm bu geride bıraktığım 4-5 aylık dönemde. Anladığım daha doğrusu anlağıma yerleştirdiğim çok önemli hayat tecrübeleri edindim. Birer insan olarak karşılaştığımız olumlu veya olumsuz olaylar kesinlikle ilk ve son değil. Ve,bundan daha iyisini yada daha kötüsünü bir daha yaşayacağımı zannetmiyorum cümlesini asla kullanmamanızı tavsiye ediyorum. Yaşadıklarım karşısında çok küçük kaldığımı gördüm. Ve buna paralel olarak hiçbir şey yaşanılanların önüne geçemiyor.  Bu süre zarfında kendi adıma babama seni seviyorum demenin ne kadar zor bir olay olduğunu içimde en derinlerde hissettim. 25 yıllık hayatımda ilk defa babama seni seviyorum dedim. Diyene kadar neler çektiğimi ama dedikten sonra bütün bedenimi kaplayan o duyguyu anlatamam. Eğer aranızda dememiş olan varsa bir şekilde babasını karşısına alıp bu konuşmayı yapmalı. Benim bu konudaki bahanem sigarayı bırakması konusundaki artık iyice son raddeye gelmiş olan ısrarım oldu.
  Sonuç itibariyle sonbaharın estiği şu günlerde tercih etmediğim ıhlamur ve kuşburnu ikilisini bir arada boğazımdan ılık ılık aktığını hissederken ruh halimin genel yaşantım açısından karamsar olduğunu söyleyebilirim. İleriye yönelik planlarımda çok keskin dönüşler, birtakım radikal değişiklikler almak zorunda kaldım. Bindiğim bu uçak beni nereye götürür bilemem ama çok sevdiğim bir kelime ile sizlerden şimdilik mola istiyorum. BUDMO  :) #BANSHEE

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Yaşamaya Dair

   Bir martı gibi yaşamayı elbette seçebilirsin ancak bunu Jonathan Livingston boyutlarına taşıdığında ortaya çıkan farklılığın çevrende yarattığı etkileri gözden kaçırmamak gerekir. Simit ve balık avıyla hayatını devam ettiren bir martı mı yoksa 1000 feet yüksekliğe çıkıp kaya gibi olmuş denize paralel dalmaya çalışan bir martı mı olmak istiyorsun? Tabi ki bu senin vereceğin ama etrafındaki herkesin etkileneceği bir karar. ... KARARLAR... Ne çok radikal kararlar aldın demi şu kısacık ömründe. Sana ne çok diyorum ama bende senin gibiyim. Bazen radikal kararlar almak için var olduğumu düşünürüm. Ama gel gör ki günümüz dünyası hangi amaç uğruna, hangi başarılar uğruna, hangi insanlar uğruna, kısacası ne uğruna yaşadığını ciddi anlamda bilmeyen insanlarla dolu bir gezegen konumunda. Sahi 21. yüzyılın dünyasında niye yaşıyoruz. Neden lale devrinde değiliz. Ya da şirinler kasabası gibi bir yerde mutlu bir şekilde şirinlemiyoruz. Bize bahşedilen bu dünyada ortalama 80 yıl geçireceksem halihazırdaki zamanda yaşamak bana göre değil. Bana göre olan ne sorusuna verecek cevabım yok çünkü bana göre olmayanı biliyorum şu an, olanı daha yaşamadım. 25 yılını boşuna mı geçirdin ulan diye kulak dibime tokatı yersem babamdan,300 sene önce yaşasaydın da kız kaçırsaydım saraydan. dermiyim bilemiyorum ama içimdeki dönemsellik kendini açığa vurduğundan demiş olmam çok da önemli olmasa gerek değil mi.